Gökçe Ece Uygun Culinary Arts Academy İzlenimleri

Merhabalar,

Benim adım Gökçe Ece Uygun. İstanbul’da doğdum, özel bir kolejde anadolu lisesini bitirdikten sonra, Nisan 2015’te, mutfak sanatları bölümü için İsviçre Culinary Arts Academy, Bouveret kampüsüne geldim. Şu anda 6. Dönemi okuyorum, üçüncü ve son senem. İki adet 6 aylık staj yaptım.

Aslında Türkiye’de böyle bir tanıtım girişimi yapıldığı için çok mutuyum çünkü 3 senedir okuldaki tek Türk öğrenci benim. Daha önce Türk uyruklu veya Azeri birkaç öğrenciyle tanışma fırsatım oldu fakat şu anda bu kampüste Türk Bayrağı taşıyan tek öğrenci benim. Aslında insanlarla arkadaş olmak için aynı dili konuşmak önemli değildir fakat birkaç Türk daha görmekten çok mutlu olurdum. Bu yüzden yazım biraz uzun olacak çünkü burada yaşadığım herşeyi anlatmak ve daha fazla bilgi vermek istiyorum.

Hikayemi en başından anlatacağım çünkü aslında en büyük aşama sadece karar vermek ve cesarettir.

Küçüklüğümden beri mutfağa karşı tutkulu oldum. Lisedeyken bu işte profesyonelleşmeye karar verdim. Bu yüzden lise sonda dersaneyi ve üniversite sınavlarına çalışmayı bıraktım. YGS’ye ailemin isteği üzerine girdim fakat o dönemde ingilizceye yoğunlaştım. Lise diplomasını aldıktan sonra okulun düzenediği ingilizce sınavını geçemediğim için 9 ay boyunca ingilizce ve IELTS eğitimi aldım. IELTS’ten 5.5 puan aldıktan sonra okula girişe hak kazandım. Bu dönemde aile desteği çok önemlidir. Ailem beni her zaman hayallerim için destekledi ve yanımda oldular. Her zaman en iyisini almak için hırslıydım ve bu yüzden Culinary Arts Academy’i seçtim.

Okulun en güzel özelliği her 3 ayda bir eğitime başlayabilirsiniz ve istediğiniz sene bırakabilirsiniz ve her sene bir diploma alırsınız. 3 senenin sonunda bu okuldan 3 diploma ve Derby Üniversitesinden bir diploma alırsınız. Bu da zaten çalışma hayatına önde başlamak demek.

Daha önce hiç bir mutfak deneyimi veya eğitimim olmadığı için 1. Dönemden başladım (Deneyimi olanlar ise okulun uygun gördüğü döneme transfer olur). İlk dönem benim için zordu çünkü ailemden ayrı olmak ve yeni bir ülkenin şartlarına uymak zordu. Bir yerde yaşamaya başlamak sadece turist olarak gitmekten daha zor-muş, sonradan anladım. Fakat okul herşey için yardımcı oluyor, banka hesapları, telefon hatları ve evrak işlerinde panik olmaya gerek yok.

Mutfak Dersleri

Okulun ilk senesi (ilk 3 dönem) okulun büfe kısmında çalışılır. Bu sırada mutfaktaki temel pişirme teknikleri, kesme teknikleri ve mutfağın mantığı anlaşılır. Mutfağın aslında yemek pişirmekten çok organizasyon, planlama ve zaman kontrolü olduğu öğretilir. Okulun en eğlenceli senesidir.

Okulun ikinci senesi profesyonelliğe bir adım daha yaklaştığımız, 6 aylık stajdan sonra gerçek deneyimler kazandığımız ve onları geliştirdiğimiz dönemdir. Fine Dining Restoranında çalışılır. Yani okulun öğrencileri restoran kısmında yer ayırtır, ve yine öğrenciler garsonluk yapar ve yine gerçek öğrenciler pişirir. Günün şefi olduğunuz günlerde executive şef gibi bütün mutfağın yönetimi elinizde olur.

Okulun son senesinde ise artık 2 staj bitmiş olur ve artık gerçek bir mutfakta çalıştığınız için neredeyse profesyonel bir aşçıymış gibi deneyim kazanırsınız. Son sene yaratıcılığınızı tümüyle kullanacağınız zamandır. Derslerden bazılarında hayali bir işletme açmanız istenir. Paketlenmiş bir ürün hazırlayıp satışa uygun hale getirmeniz istenir. Yemek fotoğrafçılığı, blog hazırlama ve Gala gecesi düzenlenir.

Okulun her senesinde bir dönem, yani toplamda 3 dönem pastacılık dersleri olur, ilk sene pastacılığın temelleri; ikinci sene ekmekçilik, croquembouche ve pastillage showpiece ve son dönem çikolata-şeker sanatı ve showpiece yapımı.

Teori Dersleri

Aşçılık okurken matematikten ve diğer sıkıcı derslerden kaçmanız imkansız. Çünkü bu okulun amacı sadece aşçı yetiştirmek değil, aynı zamanda iş adamı yetiştirmektir. Genellikle haftada 8-24 saat mutfak dersi olurken geri kalan zamanarda teori dersleri olur. Benim derslerimden örnek vereceğim, tabi dönemsel değişiklikler olabilir. Gıda güvenliği dersleri, iş iletişimi, iş planlama, pazarlama, beslenme, yönetim (restoran, servis, yiyecek ve içecek), yemek stilistliği, Fransızca/Almanca, etkinlik planlama ve mutfak derslerinin teorileri.

Teori derslerinin en önemli özelliği, sizi işetme açabilecek kapasiteye getirmesi. Dersler her zaman eğlenceli ve bir çok etkinlik yaptırılır. Neredeyse her derste bir etkinlik olur. Bana göre, buradaki eğitim sistemi sizi robot gibi dinlemektense daha çok etkin ve sosyal olmayı hedefliyor. Sonuç olarak kendine güvenen, atılımcı ve sosyal insanlar yetişiyor.

Stajlar

Birinci ve ikinci senenin sonunda 6 aylık staja çıkmanız istenir. Stajlardan bir tanesi İsviçre’de olmalı ve diğeri herhangi bir ülkede olabilir. Staj döneminde belirli bir miktar maaş alırsınız. İsviçre’deki maaş Dünya’daki tüm stajyer aşçılara verilen fiyatın en yükseğidir (vergiler ve diğer giderler olmadan 2.100+chf ve 13. Ay maaşı). Staj döneminden önce okul size yer bulmakta ve başvuru yapmakta yardım eder hatta iş görüşmenize giderken yakalamanız gereken trenin saatine kadar çıktısını verir. Staj bulunduktan sonra duruma göre ev kiralanır veya iş yerinin verdiği yerlerde kalınır. Daha sonra altı ay tüm sorumluluk sizdedir.

Ben iki stajımı da İsviçre’de yaptım. Birincisi Lozan Kongre Merkezinde ve ikincisi Golf Hotel Rene Capt’ ın restoranında. Bu yüzden ikisinde de Fransız şeflerle çalışma fırsatım oldu. Staj zamanı mutfak hakkında en çok öğrenebileceğiniz zamandır. Kongrede çalışırken 500 ile 2000 kişilik büfeler ve iş yemekleri hazırlamaya yardım ettim. Çok büyük etkinliklerin arka planındaki kişi olmak ve tüm servisin kusursuz işleyişini görmek bana çok katkı sağladı. Öncelikle hız, mantıklı düşünme, organize etme gibi konularda geliştim. İkinci stajımda ise küçük bir mutfaktaydım. Golf Hotel’de çalışırken her sabah kahvaltı servisini tek başıma yaptım. Yani mutfağın açılışı, kahvaltı büfesinin hazırlanışından sorumluydum. Genellikle 70 150 arasında kişiye servis yaptım. Akşamları ise fine dining restoranında başlangıçlar, salatalar ve tatlılardan sorumluydum. Aslında bir stajyerden çok sanki oranın şefiymişim gibi davranıldı.

İki stajdan sonra profesyonel hayata kendimi tamamen hazır hissediyorum ve hayatımın en güzel senesini stajda geçirdim.

Tatilller

Okuldayken 11 haftalık bir eğitim döneminiz olur. Beşinci haftada 4 günlük ara dönem tatili verilir. 11 haftanın sonunda ise 2 haftalık tatiliniz olur. Bu tatil dönemlerinde Avrupa’nın her ülkesine seyahat edebilir, okulda kalabilir veya evinize dönebilirsiniz.

Staj dönemlerinde 2 haftalık paralı izin verilir.

İsviçre’de Yaşam

İsviçre’de yaşam Türkiye’den biraz farklı. Öncelikle insanlar biraz soğuk kanlı ve ırkçı. Herhangi bir sorununuz olduğunda doğrudan bilgi alamazsınız, genellikle yetkili yeri/kişiyi bulmak günler sürer. Kurallara ve paraya çok düşkünler. Diyelim ki bir şekilde telefon faturasını ödemediniz veya bir sorun oldu, hemen Poursuite denilen bir kurum araya girer ve gecikmeye bağlı neredeyse 3 veya 4 katı para ödemek zorunda kalırsınız aksi halde ise mahkemeye kadar gider. İsviçre’nin en ücra yerine bile günün her saati tren bulunur. Yoksa bile, metro veya otobüs kesin vardır. Ulaşım pahalı fakat öğrenci kartları veya akşam 7’den sonra kartlarıyla indirimli gidilebilir. Ulaşım için bütün bigiler SBB internet sitesinden ulaşılabilir. İsviçre gerçekten pahalı bir ülke. Genellikle studio veya oda fiyatları 800chf’den başlar. Market giderlerine örnek olarak, en ucuz ekmek 3chf, yumurta 4chf, sigara 7-10chf, kola 1.25-3 arasındadır. Yani stajda para biriktirmek neredeyse imkansız hatta ay sonunu getirebilirseniz şanslısınız fakat okulda 3 öğün yemeğiniz hazır.

Bouveret/Port Valais/Fransız Bölgesi

Aslında Boveret veya Luzern kampüsünden birinde başayabilirsiniz fakat üçüncü dönemde Bouveret kampüsüne gelmeniz şart. Ben vize problemlerinden dolayı Bouveret’de başladım. Burası Fransa sınırında, küçük bir şehir ve Montrö gibi büyük yerlere sadece yarım saat uzaklıkta. Burada Denner(süper market), Migros, sağlık ocağı, eczane, 3 otel, birkaç restoran, kuaför, plaj ve marina yürüme mesafesinde. Eğer gelirseniz dürümcüye gitmeyi unutmayın bu şehirdeki tek Türk Ali Abi! Sağolsun hep yardımcı olur, güler yüzlüdür.

Bouveret’den çıktık diyelim, en yakın gidebileceğiniz büyük şehir Monthey’dir. İçinde Manor isimli alışveriş merkezi bulunur. 2 tane Kayseri’li dürümcü ve iki Türk marketi bulunur.  Daha sonra en yakından uzağa sırasıyla Montreux, Vevey, Lausanne ve Cenevre’ye kadar gidebilirsiniz, hepsi büyük şehirlerdir ve Leman gölünün etrafına kurulan bu şehirlerde bir çok tarihi eser, müzeler, kiliseleri katedraller, alışveriş merkezleri, barlar, gece klüpleri ve aklınıza gelebilecek herşey bulunur. Montrö trenle 30 dakika ve Cenevre 2 saat uzaklıktadır.

Eğlence

Bütün yıl çalışmak olmaz tabi, eğlenceye de zaman lazım! Okulun içinde Underground denilen gece klübü bulunur. Tabi gerçek bir klüpten bahsediyorum, DJ’li, içkili ve sabaha kadar açık. Genellikle öğrenciler Cuma günleri göl kenarında biraz oturup eğlendikten sonra Underground’a gider.

Okulda birçok etkinlik de yapılıyor. Her dönem Milano gezisi ve Almanya’da Europa Park’a gezi düzenlenir. Haftanın bir günü spor salonunda grup etkinlikleri yapılır. Hava şartlarına bağlı olarak, kayak, paraşütle atlama gibi birçok sportif etkinlikler yapılıyor.

Bitirirken;

Gelecekle ilgili planlarım şu anda okulu bitirdikten sonra İsviçre’de çalışmaya başlamak ve yeterli deneyim edindikten sonra okuluma dönüp şef-öğretmen olarak çalışmak. Yıllardan beri yazmayı düşündüğüm bir kitap projem var ve benim gibi aşçılık okuyan kişileri aydınlatmaya çalışacağım.

 Son olarak, İsviçre’de okumayı seçerek hayatımın en mantıklı tercihini yaptım. Buraya geldiğimde 19 yaşında ve hayat hakkında hiç bir fikri olmayan bir çocukken, artık kendi kararlarımı alabilen, sorumluluklarının bilincinde ve hedefleri olan bir yetişkin oldum. Küçük yaşta aile evinden ayrılmak bana çok şey kattı. Culinary Arts Academy’de okumak ise geleceğim için attığım en büyük adım.

Bana tüm bu imkanları sağlayan aileme sonsuz teşekkürler ve yakında görüşmek dileğiyle…